Le Cid – Pierre Corneille (Oyun Analizi)
1. Oyunda, dönemin kültürel, siyasal, ekonomik ve ahlaki yönelişleri nasıl işlenmiş?
Le Cid oyunundaki yönelişlere geçmeden evvel oyunun nasıl bir serüvenden geçtiğinden bahsetmek gerekir diye düşünüyorum. Le Cid, Klasik Akım ve Fransız tiyatrosu içerisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Oyun, sahnelendikten sonra büyük beğeni toplamış fakat dönemin kuramcıları tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuştur. Hatta bu tartışmalar bir süre sonra öyle bir boyut kazanmıştır ki, tartışmaların oyunun önüne geçtiği bile söylenebilir. Le Cid’in tartışmaya açılmasında yeni kurulan Fransız akademisinin etkisi oldukça fazladır. Fransız akademisinin kurulmasıyla birlikte tiyatro yazarlığında biçim ve biçemde katı kurallar belirlenmiştir. Bu kurallar Antik Yunan yazarlarının eserleri ve Aristoteles başta olmak üzere, ondan sonra gelen Horatius gibi kuramcıların görüşleri göz önüne alınarak oluşturulmuştur. Bu kuralları esas alan dönemin kuramcıları, Fransa’nın kültürel, toplumsal ve ekonomik koşullarının da etkisindedir. Fransa’da felsefe ve bilimin hakim olması akılcılığı da beraberinde getirmiş ve bir tiyatro eserinin nasıl olması gerektiği akılcılığa göre belirlenmiştir. İnsan aklına artan güven, tiyatroda katı kuralların oluşmasına da zemin hazırlamıştır. Kısacası, evrende bir düzen varsa oyunlarda da olmalıdır görüşü hakim olmuştur diyebiliriz.
Aklı, düzeni ve ölçülülüğü esas alan Klasik akım, Fransa ve İngiltere’de krallık otoritesinin güçlendiği yıllarda gelişmiştir. Bu krallıklar ekonomik açıdan oldukça iyi durumdadır. Tarım ve sömürge ticareti bu refahın iki önemli ayağıdır. Tarım ve sömürgedeki başarı beraberinde refah ve otorite sağlamıştır. Bu yıllarda tiyatro, otoritesini sağlamış krallığın desteği ve kontrolü altındadır. Özellikle Fransa kralları tiyatroya büyük destek vermiş ve diğer Avrupa ülkelerine öncülük etmiştir.
Sarayın tiyatroya verdiği desteğin bedeli ise kontrol olmuştur. Bu dönemde tiyatronun görevi düzeni korumak ve yüceltmektir. Tiyatro toplumun değer yargılarını, eğitici olmayı ve toplumsal yararı gözetmekle sorumludur. Bunu yaparken titiz bir biçim ve biçem esas alınmalıdır. Biçimin nasıl olması gerektiği hakkında belirtilen görüşlere dair bazı örnekler verecek olursak: Arılık, belli bir uzunluk, organik bütünlük, tutarlılık, üç birlik, beş perde, sahnede en fazla üç kişinin konuşması ve kanlı olayların gösterilmemesi gibi kurallardan söz edilebilir.
Toparlayacak olursak, Fransa’da kurulu düzenden yana, ahlaki açıdan eğitici, ince anlatıma sahip, dil konusunda titiz, biçimde katı kuralları olan yalın bir tiyatro anlayışı belirlenmiştir. Bu tiyatro anlayışı derin düşünceler üzerinde durmaz ve oyunda aşırılıkları cezalandırmakla yetinir. Le Cid tartışmaları bu kuralların belirlenmesinde büyük bir rol oynamıştır. Yukarıda Le Cid oyununun nasıl bir dönemde yazıldığı üzerine birtakım genel bilgiler aktardık. Şimdi de birkaç spesifik örnekle ilerleyelim.
Le Cid Oyununun Serüveni
Pierre Corneille, Fransız tiyatrosunun en önemli yazarı, Le Cid oyunu ise en önemli eseri olarak kabul edilir. Fakat dönemin kuramcıları için durum böyle değildir. Onlar için Le Cid birçok kusurla doludur. Bu kusurlar, oyunda merak unsurunun olmayışı, birden fazla olayın kısıtlı bir zamana sığdırılması ve bunun doğallığı zedelemesi, aşırılığın cezalandırılmaması ve oyunun mutlu sonla bitmesi, tür ayrımının kesin hatlarıyla belli olmaması gibi sorunlardır. Le Cid oyununu yazdıktan sonra aldığı bu tepkiler Corneille’i derinden yaralamış ve bir süre tiyatrodan uzaklaştırmıştır. Onun için tiyatroda bu kadar katı kuralların belirlenmesi sanatsal yaratıcılığı olumsuz etkilemekte ve doğallıktan uzaklaştırmaktadır. Dolayısıyla Le Cid oyununun döneminin katı kurallarının dışına çıktığı söylenebilir. Fakat bazı kuralları da göz önünde bulundurmuştur. Oyunun dili, ele aldığı şeref, onur gibi konular ve kişinin kendini mevcut düzen uğruna siper etmesi gibi durumlar oyunu içinde bulunduğu dönemin kültürü ile uyumlu kılmaktadır. Le Cid biçim açısından ayrıksı, biçem ve içerik açısından kendi dönemiyle uyumludur diyebiliriz.
Le Cid oyununun temel düşüncesi, kişinin mevcut düzen ve şerefini korumak adına her şeyi gözden çıkarması gerektiği üzerine kurulmuştur. Çatışmalar ve kurgu bu şekilde işlenmiştir. Karakterler seçim yapmaya zorlandırılır ve mevcut düzen tercih ettirilir. Bu tercih Corneille’in yaşadığı dönemle ilgilidir. Bu dönemde mevcut düzeni sarsacak oyunlar hoş görülmemektedir. Tiyatro sanatı krallığın desteği ile ayakta duruyorken, bu kuralın dışına çıkmak akıllıca değildir. Dolayısıyla Corneille’in bu yönelişinin sebebi siyasi ve ekonomik faktörlerden bağımsız düşünülemez.
Kültürel Unsurlar
Oyunun içerik açısından bazı kültürel unsurlarına değinecek olursak: Kadının toplumda gördüğü baskı, kendi rızasının dışında evlendirilmesi, monarşi, kahramanlığın yüceltilmesi ve düello gibi unsurlardan bahsedebiliriz.
Kısacası Le Cid oyununda dönemin kültürel, siyasal, ekonomik ve ahlaki yönelişleri oldukça belirgindir. Oyunun biçim açısından dönemiyle uyuşmayan bazı noktaları olsa da, içerik açısından içinde bulunduğu kültürle organik bir bağı olduğu, yine içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi şartlar hesap edilerek yazıldığı ve ahlaki yönden eğiticiliğinin ön planda olduğu söylenebilir.
2. Oyundaki ana ve karşıt karakterlerin temsil ettiği değer, görüş veya felsefe nedir?
Oyunda temsil ettiği değer, görüş veya felsefe bakımından belirgin bir şekilde işlenen karakterler yoktur. Karakterlerden ziyade içine düştükleri durum ön plandadır. Fakat yine de bu durumlar karşısında verdikleri tepkiler üzerinden bazı yorumlar getirilebilir.
Don Rodrigue: Başlarda masum bir sevdalıdır. Daha sonra içine düştüğü ikilem ile sevdiği kadının babasını öldürmüştür. Onuru uğruna aşkını feda etmiştir. Onun için onur ve şeref her zaman önde gelir. İdeal Fransız insanını temsil eder. Bu insan için her zaman onur ve şeref önceliklidir. Ayrıca devlet uğruna kendini feda edebilecek bir insandır. Bu yönüyle de kurbanken, kahraman durumuna gelmiştir.
Chimene: O da Rodrigue gibi masum bir sevdalıdır. Ardından öldürülen babası için adalet arayan bir kurbana dönüşür. Buradaki adalet faktörü intikam ile benzerlik göstermektedir. O da Rodrigue gibi aşk ve onur ikilemine düşer. Babasını öldüren adam onun aşık olduğu adamdır aynı zamanda. Başlarda onuruna sürülmüş lekeyi silmekte kararlı olmasına rağmen daha sonra yaşananlardan ötürü aşkı seçer.
Don Dieque: Prensin mürebbiyesi tayin edilmesiyle birlikte Don Gomes ile aralarında bir çatışma doğar. Başlarda ölçülü biri olmasına rağmen uğradığı hakaret onu intikam almaya sürükler. Fakat bu durum Chimene’de olduğu gibi adaletle benzerlik göstermektedir. Dieque, kıdemli bir saray görevlisidir, temsili budur.
Don Gomes: Krallık için büyük hizmet vermiş bir devlet adamıdır. Başarılarından dolayı kibirlidir. Hakkının verilmediğini düşünür. Kralın emirlerine karşı çıkar. Yerine seçilen adaya hakaret eder. Tam bir uyumsuz insan temsilidir. Oyun içerisinde kısa bir süre içinde ölür.
Don Fernand: Kraldır. Ölçülülüğü, düzeni ve adaleti temsil eder. Hakkaniyetli bir kişi olmaya çalışır.
Dona Urraque: Kralın kızı olduğu için o da konumunun gerektirdiği ölçülülükle çizilmiştir.
Don Arias: Kralın sadık bir yardımcısıdır.
Don Sache: Chimene’ye aşık bir gençtir. Pek üzerinde durulmaz bu karakterin.
Don Alonse: Kralın sadık bir yardımcısıdır.
Leonor & Elvire: Hizmetçilerdir. Alt sınıfı temsil eder.
Karakterlerin Temsil Ettiği Değerler
Oyundaki karakterlerin tamamının ölçülülük değeri üzerinde karşıt konumlarda olduğunu görüyoruz:
- Aşırılık x Ölçülülük
Don Dieque x Don Fernand
Don Gomes x Dona Urraque
Don Rodrigue x Don Arias
Don Sache x Don Alonse
Chimene x Leonor & Elvire
Oyundaki çatışmanın çıkmasındaki en önemli değer karşıtlığı ise şu şekildedir:
- Kibir x Tevazu
Don Gomes x Don Dieque, Don Rodrigue
Aşk ve onur çatışması iki ana karakter üzerinden verilmiş ve aşk-onur çatışması gelişen olaylarla birlikte sırasıyla bu iki karakterde temsil bulmuştur:
- Aşk x Onur
Chimene x Don Dieque
Don Dieque x Chimene
3. Oyunda, sisteme karşı çıkış hangi yöntemle somutlaşmıştır?
Oyundaki sisteme karşı çıkış sorusunu iki açıdan cevaplayabiliriz. Birincisi, oyunun içindeki bir karakterin sisteme karşı çıkışı üzerinden, ikincisi ise oyunun bütününün sisteme karşı çıkışının üzerinden okuyabiliriz.
Birinci sorudan başlayalım. Oyunda, mevcut düzeni tehdit eden en önemli karakter Don Gomes’tir. Bu karakter kralın adaletini sorgulayan ve kendi olmazsa krallığın yok olacağını iddia eden biridir. Ki, kısa bir süre içinde ölür. Onun ardından adaletin sağlanmadığından şikayet eden Chimene’de de bir karşı çıkış görülür. Bu iki karakter dışında oyun içinde sisteme karşı çıkan başka bir karakter görmek mümkün değildir.
İkinci cevaba gelelim. Oyunda sisteme karşı çıkış derken sistemden kastedilenin ne olduğu üzerine zihnimde şunlar canlanıyor: Mevcut düzen ve onun içindeki diğer küçük düzenler. Yani bunları şöyle örneklendirebiliriz. Bir ülkenin yönetim biçimi onun sistemidir. Bu yönetim biçiminin içinde örülmüş olan diğer küçük yönetimler de küçük sistemlerdir. Şimdi bu minval üzere Pierre Corneille’in yazmış olduğu Le Cid oyunuyla sisteme karşı tavrını ortaya koyabiliriz.
Le Cid oyunu, ana düşüncesi ve seçtiği konu, karakter gibi unsurlarıyla sistemle barışık bir haldedir. Yarattığı kurgu bir çıkmaz üzerine şekillenmiştir. Bu çıkmaz birbirini seven iki gencin arasına intikam tohumu atmaktır. Bu intikam tohumu yeşerdiğinde ise ortaya onur ve aşk ikilemi çıkmaktadır. Oyunun geneli itibariyle karakterlerin onuru seçmiş olduğunu görüyoruz. Yani bu yönden baktığımızda sistem için bir karşı çıkış söz konusu değildir. Sistemin istediği şey tabi ki de aşk yerine onurun seçilmesidir. Fakat oyunda Chimene karakterinin babasını öldüren adamı affetme durumu vardır. Yani onurunu bir kenara bırakmıştır. Bu durum Le Cid oyununun en çok eleştirilen kısmıdır. Fakat oyunun genel olarak -içerik bakımından- sistemle uyumlu olduğunu söylememiz mümkündür.
Le Cid oyununun içerik bakımından sistemle uyumlu olduğunu söyledik. Fakat bu oyun biçim bakımından bunun tam tersidir. Pierre Corneille Le Cid için kurduğu biçim ile kendi döneminin kuramcılarına (küçük sistemler) karşı çıkar. Biçim konusunda yenilikler getirir ve herkesin Aristoteles’e iman ettiği yerde doğal olanı yakalama çabasına girer. Yakalayıp yakalamadığı tartışılır ama en azından katı kuralcılığa karşı çıkmış ve bunu denemeye cesaret edebilmiştir.
Kaynakça
- BROCKETT, O. G. (2000). Tiyatro Tarihi. İstanbul: Dost Kitabevi.
- CORNEİLLE, P. (2009). Le Cid. İstanbul: Mitos Boyut Yayınları.
- ŞENER, S. (2008). Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi. İstanbul: Dost Kitabevi.