ÜNİVERSİTE’DEN NOTLAR

TARİH: 2021

DERS: Epik Dramaturji

ÖDEV: Aristophanes’in “Eşek Arıları” adlı oyunu üzerinde uyarlama yapın.

SİVRİSİNEKLER

(Uyarlama Oyun)

KİŞİLER

Celal – Emekli milletvekili

Selim – Celal’in oğlu

Veysel – Güvenlik görevlisi

Kamuran – Bahçıvan

Pakize – Hizmetçi kadın

Koro: Sivrisinek kılığında yaşlılar

Koro Başı – Muhtar

1. SAHNE

(Kamuran küçük bir çapayla bahçeye bakım yapmaktadır. Veysel, üzerinde PTT yazan, kargoya gönderilmek üzere hazırlanmış büyük sarı bir paketi arkasından ittirerek sahneye girer. Paket çok ağır olduğu için nefes nefese kalır ve sahnenin ortasında yere yığılır. Paket’e bakıp iç çeker, bir sigara yakar ve Kamuran’a doğru yönelir.)

VEYSEL – Sisifos’u bilir misin Kamuran abi? 

KAMURAN –Af buyur?

VEYSEL – Vaktiyle yaratana ters düşmüş bir münafık…

KAMURAN – İşim olmaz öylesiyle.

VEYSEL – Yaratan diyor ki buna; Sisifos diyor, sen diyor, bi’ bok yedin diyor, o zaman diyor, şu taşı diyor, şu dağın en tepesine yuvarlayacaksın diyor.

KAMURAN – (İlgilenmez) Şu çiçeklerin haline bak! Daha dün temizledim.

VEYSEL – Toprağında hayır yok ki abi. Bataklık hep görmüyon mu?

KAMURAN – Sen niye işinin başında değilsin? 

VEYSEL – İzin vermiyorlar ki, sabahtandır bu koca paketle uğraşıyorum. Eşek ölüsü gibi mübarek. Ankara’ya gönderilecek bir kargoymuş. Pakize abla sağ olsun, vay belim ağrıyor, vay bacağım ağrıyor diye diye vicdan yaptı, mecbur ben de getirdim buraya kadar. 

KAMURAN –Yaşlılık işte ne yapsın…

VEYSEL –Neyse abim, yaratan diyor ki buna, sonra diyor, ben diyor, şöyle parmağımın ucuyla ittireceğim o taşı diyor, yine aşağı düşecek diyor. Ben düşüreceğim, sen yine yukarı çıkaracaksın diyor. 

KAMURAN – Kime diyor?

VEYSEL – Sisifos’a diyor.

KAMURAN – Ne diyor?

VEYSEL – Bir taş var diyor, sen yukarı çıkaracaksın ama ben onu ittirip aşağı düşüreceğim diyor. 

KAMURAN – Eee?

VEYSEL – Bizimki yuvarlıyor taşı yukarıya.

KAMURAN –(Duraksar, düşünür) Allah yardımcısı olsun. 

VEYSEL – Amin abi.

KAMURAN – Eee?

VEYSEL – Ne ee?

KAMURAN – Ne bok yemeye anlattın oğlum bunu bana? 

VEYSEL – (Sigaradan derin bir nefes alır) Benim halim de o Sisifos’ benziyor işte abi. Sen kalk bunca yıl oku, sınavlara gir… Gel burada bekçilik yap, karton sürükle. Olacak iş mi bu?

KAMURAN – Nankörlük etme! Millet acı acına dolanıyor ortalıkta. En azından bir işin var senin.

VEYSEL – Kamuran abi?

KAMURAN – Söyle?

VEYSEL – İnsan yemek yemek için mi yaşar yaşamak için mi yemek yer?

KAMURAN – Bırak laf salatasını da durumu anlat millete. Onların da kafası karıştı, baksana.

VEYSEL – Her seferinde ben anlatıyorum. Bir değişiklik olsun abi, bu sefer sen anlat?

KAMURAN – Olur mu hiç? Okumuş adamsın sonuçta, sen anlat!

VEYSEL – Bi’ hayrını gördük sanki…

(Veysel seyircilere yaklaşır)

VEYSEL – Pek budalaca olmayan küçük bir konumuz var efendim: Ne kafanızı patlatır ne de gülmekten çatlatır sizi. Yukarının aşağısında, aşağının yukarısında bir şey. Şu arkada görmüş olduğunuz ev Selim adında birine ait. Selim babasını eve kapadı: dışarı çıkması yasak, benim işim de babasını kollamak. Boş beleş bir iş yani. Bakmayın siz Kamuran abinin dediğine. Normalde bağlasalar durmam. Aklı başında insanın ne işi olur burada? Gider yurtdışına, insan gibi yaşar. Haksız mıyım? Siz söyleyin?

KAMURAN – Konuyu dağıtma!

VEYSEL – Neyse. Selim babasını neden mi kapadı eve? Çünkü bir acayip derde tutulmuş babası, öyle bir dert ki, söylemezsem dünyada bilemezsiniz ne olduğunu. Bir deneyin isterseniz: Düşünün bakalım, ne olabilir bu dert? Ya da boşuna kafa yormayın, bulamayacaksınız. Bilmek istiyorsanız söyleyeyim: bizim bu ihtiyar ömrünü mecliste geçirmiş. Siyaset delisi olmuş anlayacağınız. Tek düşüncesi siyaset yapmak. Hep vekiller arasında olmazsa kahrından ölecek. Geceleri uyku girmiyor gözüne. Bir an rüyaya dalsa hemen mecliste buluyor kendini. Siyasetle kafayı öylesine bozmuş ki, gece yatağından fırlayıp seçim sloganları atıyor. Kime konuştuğu da belli değil. Geçenlerde bahçede gördüm bunu, tavuklarla ördeklerin arasına nifak sokmaya çalışıyor. Tutmuş ördeğin birini, örgütlemeye çalışıyor. Bahçenin tüm ördekleri diyor, birleşin diyor. Sonra meclise kaçma maceraları var tabi. Kaç kez kaçmaya çalıştı evden. Seksen yaşına gelmiş ama yerinde duramıyor. Kısacası, siyaset diye diye oynattı bizimki. Onun için Selim kapadı onu eve, beni de gözcü dikti buraya. Selim çok üzülüyor tabi babasının bu haline. Gerçi şu iki gündür ses seda çıkmıyor babasından. Ölmüş müdür acaba?

KAMURAN – Olan senin işine olur o zaman. İhtiyaç kalmaz sana burada.

VEYSEL – Az kaldı az… Şu parayı bi’ biriktireyim, ihtiyarın mezarına ilk küreği ben atacağım. Ne diyorduk? Dikkat etmek lazım. Bu belâlı ihtiyarın adı Celal, şu bize doğru gelen ise bahsettiğim oğlu Selim. Selim kendini bilen, aklı başında biri. Sağ olsun, hep iyi davrandı bize.

SELİM – Veysel! Babam yok!

VEYSEL – Nasıl yok?

SELİM – Bildiğin yok işte. Odasına baktım, evin her yerine baktım, hiçbir yerde yok.

VEYSEL – Evdedir abi? Nereye gidebilir ki?

SELİM – Buradan kaçmış olmasın? Tuvalete falan gittin belki, gözünden kaçmıştır?

VEYSEL – (Kamuran’a kaş göz yapar) Hayır Selim abi, gün boyu buradaydım ben. Kesin dolabın birine girmiştir.

SELİM – Baktım hepsine.

VEYSEL – Bacaya baktın mı?

SELİM – Ne bacası?

VEYSEL – Şöminenin bacasına girmiştir belki?

KAMURAN – Bırak kıvırmayı da söyle yediğin haltı Veysel.

VEYSEL – Hepsi Pakize ablanın suçu!

SELİM – Pakize abla mı kaçırdı babamı?

VEYSEL – Hayır o sebep oldu demek istedim abi.

SELİM – Sıçtırtma abine oğlum. Ne oldu? Doğru düzgün anlat şunu! Nereye gitti bu adam?

KAMURAN – (Veysel’i kenara alır) Çekil şuradan. Şöyle izah edeyim. Selim Bey evladım, Pakize bu kutuyu taşımak için bizimkinden yardım istemiş, bizimki de görev bölgesini terk etmiş. Senin peder de bunu fırsat bilip…

SELİM – (Veysel’e) Ulan Veysel,  bir adamla başa çıkamadın!

VEYSEL – Abi vallahi benim bir suçum yok. Ne yapsaydım yani? Kadın yaşlı sonuçta, kaldıramaz dedim.

SELİM – Ne kadını? Neyi kaldıramaz? Ne diyorsun oğlum sen?

VEYSEL – (Kutuyu gösterir) Senin paketini diyorum abi. Pakize abla taşıyamayınca benden yardım istedi. Ben de alıp buraya getirdim. Kargocular gelip alsın diye. 

SELİM – (Kutuya bakar) Ben paket falan göndermedim bir yere. Neyin nesi bu?

(Üçü birden kargo paketine yaklaşıp incelerler. Selim babasının paketin içine girdiğini anlayıp diğerlerine eliyle ‘Sus’ işareti yapar. Kutunun kapağını kaldırır ve içinden babası Celal çıkar. Celal vakur bir şekilde ayağa kalkar, elinde bir konuşma metni vardır)

CELAL – (Yanındakileri umursamadan) Sayın Başkan, çok değerli millet vekilleri, değerli Bakanım, 3. Madde üzerine şahsım adına söz aldım. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla, hürmetle ve özlemle selamlıyorum. Yaklaşık 10 gündür bütçe görüşülüyor, bütçe tartışılıyor. 

SELİM – Baba?

CELAL – (Kamuran’a) Sayın Başkan!

SELİM – Kutunun içinde ne işin var senin?

CELAL – (Kamuran’a) Sayın Başkan! Hatibin sözüne müdahale ediliyor. İstirham ediyorum!

KAMURAN – Celal Bey, kusura bakmayın ama benlik bir şey yok ortada.

(Celal elindeki konuşma metini katlar ve düşünür)

SELİM – Baba? 

(Celal ses vermez)

VEYSEL – Celal Bey?

CELAL – Efendim geri zekalı?

VEYSEL – Ben ne yaptım şimdi ya?

CELAL – Veysel’cim?

VEYSEL – Buyurun Celal Bey.

CELAL – Sen misin evladım?

VEYSEL – Benim Celal amca, kapı güvenliğinden sorumlu Veysel.

CELAL – Kargo şirketini aradım Veysel’cim. Birazdan gelip alırlar beni. Adamlara söyle, senin gibi salak salak sürüklemesinler paketi. Pakette kırılabilir bir eşya olduğunu söyle. Meclise en yakın PTT’ye kargolasınlar beni.

(Celal yine vakur bir şekilde eğilir ve paketin içine girer, kapakları kapatır)

SELİM – Vallahi çıldırtacak bu adam beni. 

VEYSEL – Ne yapalım şimdi Selim abi?

SELİM – Kargolayacağız paketi. Tutun şunun ucundan.

VEYSEL – Ankara’ya mı?

SELİM – Dalga geçme lan, odasına götüreceğiz. Bir iki gün kargoda olduğunu sansın. Kafamız rahat eder en azından.

VEYSEL – Haklısın abi. Kamuran abi, sen de bir el at. Kalkacak gibi durmuyor bu.

SELİM – Yavaş! Sağa sola vurmadan.

(Üçü birden paketi alıp götürürler)

2. SAHNE

(Koro ellerinde fenerlerle girer)

KORO BAŞI – Yürüyün kardeşler, haydi daha canlı! Nedir bu uyuşukluk? Memleket elden gidiyor. Oyalanmayalım, hızlanın biraz. Melih abi Allah aşkına ne yapıyorsun sen? Feneri önüne tut, yüzüme değil. Yol boyunca çamura saplanıp durdun. Mehmet abiye bak da örnek al biraz! Bataklık mataklık dinlemiyor. Nasıl yürüdüğüne bakın! İşte bu kararlılık kurtaracak bizleri. Aman taşlara dikkat, düşüp kol bacak kırmayın.

VEYSEL – Ne oluyor? Kim var orada?

KORO BAŞI – İrade-i milliye!

VEYSEL – Ney? Selim abi koş, evi bastılar!

KORO – İçerde hapsettiğiniz adamı almaya geldik. 

(Koro Başı Koro’ya el işareti yapar. Koro türkü söylemeye başlar)

KORO – Büyük bir hedef, büyük bir düşle,

Baş koyduk biz bu yürüyüşe,

PAK Partiyle dirilişe,

Celal var mısın? Söyle var mısın?

Çık şu evden, kulak ver bu türküye,

Hedefimiz yepyeni Türkiye!

Hizmet için bu ülkeye,

Celal var mısın? Söyle var mısın?

Dertlere derman bulmaya,

Binlerce gönül almaya,

Yeniden milletin sesi olmaya,

Celal var mısın? Söyle var mısın?

(Celal ve Selim pijamalarıyla bahçeye inerler. Celal mutluluktan dört köşedir, Koro’ya eşlik eder.)

CELAL – Varım!

KORO – İplere boncuk takmaya,

Büyük oyunu bozmaya,

Yeniden tarih yazmaya,

Celal var mısın? Söyle var mısın?

CELAL – Varım!

KORO – (Selim’e) Söyle bu hapis ne için?

Bitsin bu ayrılık, bu kin,

Memleketin hayrı için,

Selim var mısın? Söyle var mısın?

SELİM – Yokum. 

CELAL – Var var.

SELİM – Yokum.

KORO – Doğu, Ege Karadeniz,

Hatay, Iğdır, Akdeniz,

Hep birlikte Türkiye’yiz!

Söyle Selim, var mısın? 

SELİM – Yokum arkadaşım, yokum işte. Defolun gidin. Ne geldiyse sizin yüzünüzden geldi başımıza. Sayenizde kafayı oynattı babam. Ben de delirmeden toz olun buradan. İşiniz gücünüz yok mu sizin?  

KORO BAŞI – Sayende işimizden olacağız Selim Bey! PAK parti seçim anketlerinde geriye düştü. Yarın öbür gün iktidardan düşmeyeceğimiz ne malum? Babanın partiye geri dönmesi gerekiyor. Halk yeni bir heyecan istiyor, taze kan istiyor!

VEYSEL – Taze kan?

SELİM – Veysel dur bir saniye. (Koro Başı’na) Ben mi dedim memleketi soyup soğana çevirin diye? Ben mi dedim saçma sapan politikalarla halkı üç kuruşa muhtaç edin diye? 

CELAL – Allah’ım. Ne günah işledim de böyle bir evlat verdin bana… Senin gibi komünist evlat olmaz olsun…

SELİM – Bunun komünistlikle ne alakası var? Şirazesi kaydı memleketin. Bunda senin de payın var baba! Yıllarca PAK partide çalıştın. El birliğiyle delik deşik ettiniz memleketi. Kevgire döndü memleket.

KORO BAŞI – Senin gibi hayırsız evlatlar yüzünden oldu bu. İşiniz gücünüz anarşi çıkarmak. Bu millet sizin gibilere boyun eğmedi, eğmeyecek! (Koro’ya) Öyle değil mi arkadaşlar? 

KORO – Öyle!

KORO BAŞI – Celal vekilimizi vermezlerse bu evleri başlarına yıkar mıyız?

KORO – Yıkarız!

KORO BAŞI – Benimle misiniz?

KORO – Seninleyiz!

KORO BAŞI – Bu ve bunun gibi yeni yetmelerin, ecnebi hayranlığıyla kendi toprağının insanına tepeden bakarak gerek sanat aracılığıyla gerek tekelinde bulundurdukları diğer mecralarla bizleri fütursuzca örselemesine izin verecek miyiz?

(Sessizlik)

KORO BAŞI – Bunlar vatan haini, bunlar işbirlikçi, bunlar orrrryantalist! Bunlara leblebici dükkânı emanet edilmez!

KORO – Edilmez!

CELAL – Değerli yol arkadaşlarım! 

SELİM – (Veysel’e gizliden) Koş Kamuran abiyle Pakize ablayı uyandır. İlaçları kapıp gelin. 

VEYSEL – Hemen abi.

KORO BAŞI – Şşt! Sessiz olun. Vekil bey konuşuyor, konuş vekilim.

CELAL – Demin değerli muhtarımızın da ifade ettiği üzere, milli iradenin -yani şahsımın- Kuva-i Oryantalist adlı bu faydasız cemiyet tarafından zapt edildiği ortadadır. Bu vaziyette boyun eğmek veyahut bazı şeyleri görmezden gelmek, hepimizin Kuva-i Oryantalist cemiyetinin esaretini kabul etmesi demektir. Ancak istiklali ve daha nice şeyi tam ile yaşamak azmi katisinden olan, ezelden beri hür yaşamış bizler, esaret vaziyetini kemali şiddet ve katiyetle reddetmeli ve bir an önce harekete geçmeliyiz. 

KORO – Ne yapalım sayın vekilim?

KORO BAŞI – Emredin sivri iğnelerimizle delik deşik edelim şunları! 

CELAL – Kaçırın beni bu zalimlerin elinden! Meclise, ait olduğum yere gönderin! 

SELİM – Babacım, Allah aşkına vazgeç bu inattan. Kaç yaşına gelmişsin, kendine faydan yok, gelmiş vekillikten söz ediyorsun. Kendini de bu saf insanları da kandırmayı bırak. 

KORO BAŞI – Ne varmış yaşında? Gerekirse PAK Partinin gençlik kollarına bile girer. Ruhu genç vekilimin, vizyonlu ve memleket aşığı! 

(Koro’dan ‘‘Daha ne olsun!’’ sesleri)

KORO BAŞI – (Selim’e) Şimdi çekil aradan delikanlı!

SELİM – O iş öyle kolay değil muhtar efendi. 

KORO BAŞI – Bunu sen istedin. (İğnesini Selim’e doğrultur)

(Veysel Pakize ve Kamuran ellerinde sinek ilaçlarıyla (Raid olabilir) Selim’in yanına gelirler.) 

VEYSEL – (Nişan alır) Yaklaşmayın! Allah’ıma kitabıma sıkarım!

(Koro Başı ve Koro korkup geri çekilir)

KAMURAN & PAKİZE – Ne yapmamızı emredersiniz Selim Bey?

SELİM – Muhtarı buraya getirin. Çıbanın başı o!

CELAL – Selim, canım oğlum, sakın bir delilik yapayım deme.

SELİM – Çekil kenara baba!

(Kamuran ve Veysel muhtara nişan alarak sahnenin ortasına getirirler. Muhtar diz çöküp ağlar)

KORO BAŞI – Ben ettim sen etme Selim kardeş. Yaşlılıktan ne dediğimi bilmiyordum.

SELİM – (Kamuran’dan sinek ilacını alır, Koro’ya gösterir) Bakın görüyor musunuz? Öyle bir ilaç ki bu, daha sıkmadan gösteriyor etkisini. Bu ilacın adı nedir biliyor musunuz?

KORO – Kurban olayım, biz ettik sen etme, çoluğumuz çocuğumuz var, bunlar hep muhtarın başının altından çıktı…

SELİM – Soruma cevap verin, nedir bu ilacın adı!

KORO – Nedir? 

SELİM – Korku derler buna. Ne korkusu biliyor musunuz?

(Sessizlik)

SELİM – Neyse, anlat muhtar! Ne diye bunca insanı sürükledin peşinden?

MUHTAR – Başka çaremiz yok evladım. Kıt kanaat geçinip gidiyoruz. Yarın öbür gün olur da hükümeti kaybedersek aç kalacağız hepimiz. Gelen yeni hükümet kendi adamlarını koyacak her yere. Ne iş yaparız biz o zaman? Nasıl geçiniriz sen söyle? Mecburduk buraya gelmeye. Baban tek umudumuzdu. Yoksa kim takar PAK Parti’yi. Kendi derdimizdeyiz biz. 

CELAL – Ben gösteririm sana!

SELİM – (Koro’ya) Gördünüz mü gerçekleri?

KORO – Haklıymışsın evladım, hata ettik, bağışla bizi, gitmemize izin ver. 

CELAL – Sizlere de yazıklar olsun. Aptal herifler! Vatan hainleri. 

SELİM – Baba bi’ dur Allah aşkına ya. 

CELAL – Olmaz olsun senin gibi evlat. (Çıkar, Pakize de onun arkasından gider)

SELİM – (Koro Başı ve Koro’ya) Dağılabilirsiniz.

KORO BAŞI – Allah senden razı olsun, Allah ne muradın varsa versin, Allah…

SELİM – Yeter ya, çık git hadi.

(Koro Başı ve Koro can havliyle çıkarlar)

KAMURAN – Ne dersiniz? Akılları başlarına gelmiş midir?

SELİM – Ne bileyim ya. Bizden uzak dursunlar da… (Çıkar)

KAMURAN – Sen ne diyorsun Sipisof?

VEYSEL –Bunlar gider başkaları gelir. Bataklıkta sinek mi biter… O değil de, ucuz kurtulduk Kamuran abi…

KAMURAN – O niye? Görmedin mi nasıl korkuttuğumuzu?

VEYSEL – Elindeki ilacı sıksana bi’.

(Kamuran sinek ilacını sıkar, ilaç bitmiştir.)

KAMURAN – Ne diye boş kutuyu verdin bana!

VEYSEL – Benimki de bitik baksana. Geceleri uyutmuyor namussuzlar. Parfüm niyetine sıkıyorum artık. Bitirmişim fark etmeden. 

KAMURAN – Allah belanı vermeye. (Çıkarlar)

3. SAHNE

(Celal ve Pakize salonda oturmaktadır. Celal canı sıkkın bir şekilde koltuğa uzanmış, Pakize ise örgü örmektedir)

CELAL – Ayy… Offf.. Püff… Ahh…

(Pakize oralı olmaz)

CELAL – Ne biçim bakıcısın sen!

PAKİZE – Ne oldu yine?

CELAL – Kahroluyorum, görmüyor musun?

(Pakize oralı olmaz)

CELAL – Hepiniz aynısınız. Zindana çevirdiniz bu evi. Ama ben bilirim yapacağımı. Yarın öbür gün devlet yetkilileri kapıya dayanır. ‘Sayın Celal’ derler, ‘memleketin istikbali size bağlıyken utanmıyor musunuz yan gelip yatmaya’ derler. İşte o zaman hepiniz bittiniz. Kaçışınız yok. İdama kadar yolu var bunun. Duydun mu beni?

(Pakize oralı olmaz)

CELAL – Kime diyorum Allah’ın cezası!

PAKİZE – (Örgüyü gösterir) Kazak mı istersin? Süveter mi?

CELAL – Hadi oradan, sensin süveter. Takım elbise istiyorum ben. Örebilir misin? 

PAKİZE – Bir deneyelim.

CELAL – Yürü git! Oğlum olacak o hayırsızı çağır. 

PAKİZE – Hadi ceket tamam, bir şekilde halledilir o. Ama gömlek nasıl olacak?

CELAL – Nasıl ne olacak? 

PAKİZE – İnce ip kullansan yine bir dert. 

CELAL – Canı cehenneme ipinin de, senin de!

PAKİZE – Onu da geçtim. Kravat nasıl yapacağız? Kravat örmedim hiç.

CELAL – (Bağırır) Selim! Selim! Gavurun tohumu, ses ver!

PAKİZE – Celal Bey?

CELAL – Efendim?

PAKİZE – Niye bağırıyorsunuz? 

CELAL – Bağırmıyorum, sesleniyorum.

PAKİZE – Kime?

CELAL – Selim’e?

PAKİZE – Bana desenize, gidip çağırayım hemen.

CELAL – Çok teşekkür ederim Pakize Hanımcım. Siz de olmazsanız ne yaparım bilemedim.

PAKİZE – Aman, lafı mı olur.

CELAL – Hakkınız ödenmez vallahi.

(Pakize çıkar, Selim girer)

CELAL – Salak bu kadın…

SELİM – Ne oldu baba? Niye bağırıyorsun?

CELAL – Nasıl bir evlatsın sen?

SELİM – Babasını seven ve korumaya çalışan bir evlat.

CELAL – Böyle sevginin içine tüküreyim. Görmüyor musun halimi?

SELİM – Ne varmış halinde? Gayet iyi durumdasın çok şükür. Sağlın da yerinde.

CELAL – Yere batsın öyle sağlık. Mutsuzum ulan ben! 

SELİM – Neden?

CELAL – Mutsuzum işte.

SELİM – Tamam, nedenini soruyorum ben de?

CELAL – Vekilliğe geri dönmeliyim?

SELİM – Bunun seni mutlu edeceğini mi zannediyorsun? Adamlar emekliliğe ayrılmanı istediler baba! ‘Artık bağ bahçeyle ilgilen, daha da senden bize hayır gelmez’ dediler. 

CELAL – Siyasi strateji bu, senin aklın ermez böyle işlere. Bir süre gözlerden uzaklaşıp sonradan öne geçen Arap atı gibi olacağım.

SELİM – Başka bir uğraş bul, başka şeylerle mutlu olmaya bak!

CELAL – Böyle bir dönemde kim bir vekil kadar mutlu olabilir ki? Hangi insan onlar kadar rahat yaşar? Kimden korkulur, ondan daha çok, kocamış olduğu halde? Bir yere gittiklerinde herkes ayağa kalkar, saygı duyar. Halkın arasına girdiklerinde herkes eline ayağına kapanır. ‘‘Vekilim, sen bizim velinimetimizsin, sen olmazsan biz ne yapardık. Bizim şu ihale işini…’’ diyerek gururunu okşarlar. Sorarım şimdi, vekil olmazsam kim yalvarır bana böyle? Kim saygı duyar? Şu Pakize’ye bak mesela, kalkmış süveter örüyor bana. Hakaret ediyor! Ben böyle durumlara düşecek adam mıydım?

SELİM – Kadıncağız yardım ediyor işte sana. Hayır baba, gerçekten nankörlük ediyorsun. Çalışanlarına hakaret edip onlardan iyilik bekliyorsun. Yazık değil mi? Geçen gün Veysel’e geri zekalı dedin? Yakıştı mı sana?

CELAL – Sıçtırtma Veysel’ine! Sana ne Veysel’den? Allah’ın komünisti seni! Kalkmış o nihilist köpeği savunuyorsun bana! 

(Celal yerinden fırlar Pakize’nin örgü şişini alır boğazına dayar)

CELAL – Ya beni meclise, ait olduğum yere gönderirsin ya da kendimi öldürürüm! 

SELİM – Kendine gel, bırak şu elindekini baba!

CELAL – Yaklaşma öldürürüm kendimi, vallahi de billahi de boğazımdan batırır gözümden çıkarırım. Gözüm açık giderim öteki tarafa!

SELİM – Yapamazsın bence.

CELAL – O niyeymiş?

SELİM – Koskoca Celal Bayındır…

CELAL – Evet, benim o?

SELİM – Koskoca emekli vekil Celal Bayındır…

CELAL – Rahmetli diyeceksin artık!

SELİM – Arkandan ne diyecekler biliyor musun?

CELAL – Ne diyecekler?

SELİM – Emekli vekil örgü şişiyle intihar etti… (Kahkaha atar, gülmekten yerlere yıkılır, dalga geçer) Örgü şişiyle…

CELAL – (Şişi yere fırlatır, oturup ağlar) Kepaze ettin beni Selim… Bir parça gururum vardı, onu da aldın benden…

SELİM – (Babasına sarılır) Yaptığın şeyin saçmalığını göstermek istedim babacım. Tamam o zaman bir önerim var sana. Sevineceksin bunu duyunca.

CELAL – Meclise mi göndereceksin?

SELİM – Hayır, meclisi buraya getireceğim.

CELAL – O nasıl olacak?

SELİM – Salonu meclise çevireceğiz.

CELAL – Düzmece bir şey olur bu, kabul etmem! Hem maaş kısmı var bunun? Kim ödeyecek maaşımı?

SELİM – Düzmece değil, birebir aynısını yapacağız. Ben ödeyeceğim maaşını, merak etme.

CELAL – Güzel. Ama kendi elime sayacaksın paramı. Bir başkasıyla paylaştırmak yok!

SELİM – Tamam. Sen bana lazım olan şeyleri söyle?

CELAL – Öncelikle… Hilal şeklinde bir koltuk düzeni isterim. Kürsüde bağırıp çağırdığımda herkesin kulağını tırmalasın.

SELİM – Tamam, başka?

CELAL – Kürsü tabi, olmazsa olmaz! 

SELİM – Başka? 

CELAL – Ben hükümet kanadı olacağım, o halde bana diş geçirebileceğim ve bütün suçlarımı üstüne yıkabileceğim bir muhalefet gerek!

SELİM – Veysel’i çağırırız, bir parti kurup gelir meclise, başka?

CELAL – Konuşmacının sözünü kesen ve yeri geldiğinde bir keskin nişancı edasıyla tüzük fırlatan parti mensupları?

SELİM – Senin şu sivri ihtiyarları (Koro Başı ve Koro) çağırırız, başka? 

CELAL – Ha bir de Başkan gerek. Meclis Başkanı! O da sen olursun, olur biter.

SELİM – Olurum tabi. Tamamdır.

CELAL – Ama bir şartım var. En çok bana söz hakkı vereceksin!

SELİM – Olur mu öyle şey! 

CELAL – Bal gibi olur, az önce ben atadım seni!

SELİM – Olmaz! Bir başkan olarak adil olmam lazım. Sonuçta her vekil halktan bir kesimi temsil ediyor. Halkın iradesine karşı mı geleyim?

CELAL – Aferin. Yeterince idealist bir Başkan olup olmayacağını sınadım. 

SELİM – O halde ben gidip diğerlerine haber vereyim. Hazırlık yapsınlar.

CELAL – Dur! Son bir şartım daha var, unutacaktım neredeyse.

SELİM – Bitmedi gitti şu şartların!

CELAL – Tüzüğü ben hazırlayacağım.

SELİM – Ben de bir şey diyecek sandım. Hazırla tabi. Ama sonra bana ve diğer partiye yolla bu tüzüğü, biz de senden öğrenmiş oluruz bu işlerin nasıl olduğunu.

CELAL – Anlaştık… 

(Çıkarlar)

4. SAHNE

(Sahnede meclis dekoru kurulmuştur. Herkes milletvekili gibi davranmaktadır. Sol tarafta PAK Parti’den Celal’in destekçileri olan Koro Başı ve Koro vardır. Sağ tarafta ise PÜR Ü PAK Parti’den Veysel ve destekçileri olan Pakize ve Kamuran vardır. Selim, elinde tokmağıyla birlikte girer ve  sahnenin ortasında duran meclis başkanı koltuğuna oturur. Tokmağı masaya vurur ve meclisi açar)

SELİM – (Önündeki tüzüğü kontrol eder) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 30. Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır. Görüşmelere başlayabiliriz. Sayın milletvekilleri, gündemimize göre, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerinde duracağız. Program uyarınca, bugün 1. Turdaki görüşmeleri yapacağız. 1. Turda, Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ile İç İşleri Bakanlığı bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır. Komisyon?

KAMURAN – Yerinde efendim.

SELİM – Alınan karar üzerine, tur üzerine görüşmelerde siyasi parti gruplarına ve iç tüzüğün 62. Maddesi gereğince isteme halinde görüşlerini bildirmek üzere 20’şer dakika söz verilecek. Bu söylev birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilecek ve paylaşılan bu süreler 5’er dakika olacaktır. Ayrıca, konuşmalar tamamlanınca soru-cevap işlemi 10 dakika soru 10 dakika cevap olarak yapılacaktır. Bilgilerinize sunulur.

KORO BAŞI – Sayın başkan!

SELİM – Buyurun?

CELAL – Parti olarak bize ayrılan 20 dakikalık konuşma süresinin tamamını parti genel başkanımız sayın Celal Bayındır’ın kullanacağını bildirmek isteriz.

SELİM – O sizin tasarrufunuzdur efendim. Müsaade edin de konuşmacıları sayalım.

KORO BAŞI – Buyurun efendim, sayın, belirtmek istedik sadece. Bir şey mi dedik?

SELİM – 5. Turda siyasi parti grupları adına konuşma yapacak şahıslarının adlarını sırasıyla okuyorum. PAK Parti adına 1. Konuşmacı Celal Bayındır, 2. Konuşmacı Celal Bayındır, 3. Konuşmacı Celal Bayındır, 4. Konuşmacı Celal Bayındır. Şimdi de muhalefet kanadından PİR Ü PAK Parti adına konuşmacıları sayıyorum. Kimse yok? Bu ne şimdi?

KORO BAŞI – Sayın Başkan, elinizdeki tüzük meclisimizin kurucu başkanı, genel başkanımız sayın Celal Bayındır’ın hazırlamış olduğu tüzüktür. Bu tüzük gayet tutarlıdır, çoğunluk bizde olduğu için söz hakkı sadece bizde olmalıdır. Ayrıca PÜR Ü PAK Parti genel başkanı Veysel Taşçı’nın bu tüzükten haberi vardır. ‘Vay ben duymadım, vay benim haberim yoktu’ falan demesin. Kendisine oturum öncesinde tüzüğü bizzat kendim sundum.

SELİM – Sayın Taşçı, bu tüzüğü okumadınız mı? Bu vaziyette konuşma hakkınız olmayacak.

VEYSEL – Sayın başkan, tüzüğün altında bu duruma karşı dilekçemiz mevcuttur. İşleme alınmasını talep ediyoruz. 

(PAK parti kanadından ‘Olmaz öyle şey, saçmalık bu! Sesleri)

KORO BAŞI – Sayın başkan, usul her ne ise ona göre davranmanızı talep ediyoruz. Görevinizin tüzüğe uygun bir şekilde meclisi yürütmek olduğunu unutmayın!

VEYSEL – Dilekçede ifade ettiğimiz üzere, usul tartışması açmak istiyoruz sayın başkan. Aleyhte söz istiyorum.

(PAK parti kanadından ‘Olmaz öyle şey, Atı alan Üsküdar’ı geçti’ sesleri)

SELİM – Konuyu nihai bir karara bağlamak adına usul tartışması açıyorum. Sayın Taşçı söz sizindir, buyurun kürsüye.

(PAK parti kanadından yuhalamalar)

VEYSEL – (Kürsüye gelir) Teşekkür ediyorum sayın başkan, genel kurulu ve bizleri izleyen ve burada seyreden emekçi halkımızı, yoksulları selamlıyorum. Tabi, gönül isterdi ki bütçenin içeriğine ilişkin konuşalım, esas olan o ve ben meclis başkanlığına yazdığım dilekçede de esas olarak bu görüşümü ifade ettim. Değerli arkadaşlar, bugün ele aldığımız bu bütçe, halkın, emekçilerin ve işçilerin bütçesi olmak durumundadır. Dolayısıyla halkı temsil eden PÜR Ü PAK Partisi’nin bütçe konusunda konuşma yapması gerekmektedir. Bu tüzük ile halkın sesini kısıyorsunuz. Sorarım sizlere. Bunu içinize sindirebiliyor musunuz?

(PAK parti kanadından ‘Evet, sindiriyoruz’ sesleri)

VEYSEL – Mesele parlamentoda çoğunluğu bulmak değildir arkadaşlar. Çoğunluğu bulmuş olmanız azınlığı susturma hakkını vermiyor size. Bu durum parlamentonun ruhuna aykırıdır. Demokrasi kavramı tüzükten de ötedir, anayasanın gereğidir. Sayın başkan, bu anti-demokratik tavrın önüne geçmenizi ve hakkımız olan süreyi bize vermesini talep ediyoruz. Bu bütçe emekçilerin bütçesi olsun! (Kürsüden iner)

(PAK parti kanadından ‘İndirin şu komünisti kürsüden’ sesleri) 

PAKİZE – Sayın Başkan, lehte söz istiyorum.

SELİM – Buyurun.

PAKİZE – Teşekkür ediyorum sayın başkan, herkesi selamlıyorum. Genel başkanımızın sözlerini çok kıymetli buluyorum. Demokrasinin gereğini yapmanızı rica ediyorum. Ayrıca, bu konuda bir tahammülün olduğunu da belirtmek isterim. Geçen yıl Meclis TV’yi seyrederken bütçe konusunda meclis başkanının tüm partilere söz hakkı verdiğini gördüm. Siyasi partiler de çıkıp dertlerini anlattı, kıyamet de kopmadı yani… (Kürsüden iner)

(PAK Parti kanadından ‘Ne alaka şimdi?’ sesleri)

KORO BAŞI – Aleyhte söz istiyorum sayın başkan.

SELİM – Buyurun. 

(Koro Başı kürsüye gelir. PAK Parti kanadından alkış sesleri)

KORO BAŞI – Teşekkürler sayın başkan. Öncelikle, biz, kimsenin konuşmasından rahatsız değiliz. Biz, tüzük ne ise ona göre hareket edilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Demokrasiyi onlardan öğrenecek değiliz. Konuşmak mı istiyorlar? Gidip istedikleri yerde konuşsunlar. Ama burada, bu kutsal mecliste, halkı ‘gerçekten’ temsil eden vekiller konuşmalı. Yani PAK Parti vekilleri! Teşekkürler.

(Koro Başı kürsüden iner. PAK Parti kanadından alkış sesleri)

SELİM – Değerli arkadaşlar. Lehte ve aleyhte görüşleri dinledim. Demokrasi gereği, her iki partiye de eşit süre verilmesi konusunda karar kıldım

(PAK Parti kanadından yuhalamalar, PÜR Ü PAK Parti kanadından alkışlar)

SELİM – (Tokmağı masaya vurur) Sessizlik! PAK Parti genel başkanı Bayındır’ı kürsüye davet ediyorum. Buyurun.

(PAK Parti kanadından tezahüratlar, ‘Geliyor, geliyor alemin vekili geliyor’ sesleri)

CELAL – Sayın başkan…

(PAK Parti kanadından alkış sesleri)

CELAL – Saygıdeğer milletvekilleri…

(PAK Parti kanadından alkış sesleri)

CELAL – Ve bizleri ekran ve seyirci koltuğunda izleyen değerli vatandaşlarımız…

(PAK Parti kanadından alkış sesleri)

CELAL – (PAK Parti mensuplarına) Bi’ durun da lafa gireyim arkadaşlar.

(PAK Parti kanadından ‘Bi’ durun da lafa girsin’ sesleri)

CELAL – Evet. Bugün, bütçe görüşmesi için toplanmış bulunmaktayız. Sözlerime, 19 yıllık iktidarlığımız süresince memlekete kazandırdığımız değerleri anlatarak başlamak istiyorum. Ama hangi birinden başlasam bilemedim? 19 yıldır yaptıklarımızı anlatmak bile bi’ 19 yıl gerektirir. Çünkü bizi bilen bilir. PAK Partiyiz biz. Bütçe bizden sorulur!

(PAK Parti kanadından alkış sesleri)

CELAL – Sonuç olarak… 

(PAK Parti kanadından alkış sesleri

CELAL – Sonuç olarak… Onlar konuşuuuuurr, PAK Parti yapar! (Kürsüden iner)

(PAK Parti kanadından alkışlar, bazı vekiller göz yaşına boğulur, birkaç tanesi Celal’in ayaklarına kapanır)

SELİM – (Tokmağı masaya vurur) Sayın vekiller, lütfen yerlerinize geçin. Şşşt, kime diyorum? (Tokmağı masaya vurur, vekiller yerlerine geçer) Sıradaki konuşmacı PÜR Ü PAK Parti’den sayın Veysel Taşçı’dır. Buyurun sayın Taşçı.

(PAK Parti kanadından ‘Konuş, konuş, ne konuşacaksan artık…’ sesleri)

VEYSEL – Evet, değerli arkadaşlar. Görüldüğü üzere iktidar partisinin demagoji yapmak dışında bütçe üzerine söyleyebileceği bir şey yok. 

(PAK Parti kanadından yuhalamalar)

 VEYSEL – Onlara göre her şey güllük gülistanlık. Buradan onlara hayal aleminde olduklarını söylemek isterim. Rüya görüyorsunuz rüya. Çünkü millet, ciddi bir ekonomik sıkıntı içerisinde. Bakın, sizin bir eliniz yağda bir eliniz balda, bir eliniz de börekte. Millet ise kuru soğana muhtaç durumda! PAK Parti olarak oturumdan önce sayın Bayındır’ın esnafa müjde vereceği dedikodusunu yaydınız. Hani nerede müjde? Başkanınız birkaç laf geveleyip indi kürsüden? Müjdeniz bu muydu?

(PAK Parti kanadından ‘O bizimle esnaf arasında, seni ilgilendirmez’ sesleri)

VEYSEL – Arkadaşlar… 

(PAK Parti kanadından yuhalamalar)

VEYSEL –Arkadaşlar. Bakın, dinleyin. Esnafın yüzü gülmez ise, halkın da yüzü gülmez. Açıklayayım, izin verin. 

(PAK Parti kanadından yuhalamalar)

VEYSEL – Esnafımız yeteri kadar devlet desteği görmediği için sürekli zam yapmak zorunda kalıyor. Peki bu neye sebep oluyor? Emekçi anne ve babaların ellerinde poşet olmadan evlerine dönmesine… Bu insanlar kuru soğana, kuru ekmeğe muhtaç kalıyor. Adalet mi bu? Sayın Bayındır size soruyorum? Halk bu haldeyken her gün çeşit çeşit yemekler yemeye utanmıyor musunuz?

(PAK Parti kanadından ‘İspat et, etmezsen şerefsizsin, haysiyetsizsin’ sesleri)

VEYSEL – İspatı hazır, hiç merak etmeyin. (Cebinden bir kâğıt çıkarır) Bakın, bu listede sayın Bayındır’ın menüsünden örnekler var. Saymakla bitmez, ama yine de deneyelim.

KORO BAŞI – Sayın Başkan, sataşma var!

SELİM – Süre bittikten sonra cevap verebilirsiniz. Lütfen grubunuzu kontrol edin, konuşmacıyı bölmeyin. 

KORO BAŞI – Ama sayın başkan!

SELİM – Yerinize geçin lütfen!

VEYSEL – Devam edebilir miyim sayın başkan?

SELİM – Buyurun sayın Taşçı.

VEYSEL – Okumadan evvel, bu listeyi Pakize hanımdan aldığımı belirtmek isterim. Kendisi yıllarca Bayındır’ın hizmetinde çalışmıştır. Doğru mudur sayın Bayındır?

CELAL – Ajanlığının hesabını verecek o. Süründüreceğim hepinizi.

VEYSEL – Öyle kolay değil efendim, evet, okuyorum yemek listesini. Liçi meyvesi eşliğinde Efuli…

(PAK Parti kanadından yuhalamalar)

VEYSEL – Bahçe naneli limonata

(PAK Parti kanadından yuhalamalar)

VEYSEL – Orman meyveli Special,

(PAK Parti kanadından yuhalamalar)

VEYSEL – (Okumakta zorlanır) Pataşur içerisinde Çerkes Tavuğu. Neyse bu artık? Zencefilli ve soğanlı Şuşi, Tartalet içerisinde Humus… Yemeğin adını okuyamıyoruz bile, adam yiyor, keyfe bak. Afiyet olsun. Ye babam ye, millet aççç, sen evinde bunları yiyorsun!

(PAK Parti kanadından yuhalamalar)

VEYSEL – Sonuç olarak, bütçeniz haramzade bütçesidir diyorum ve kürsüden ayrılıyorum.

(PAK Parti kanadından Veysel’e tüzük fırlatılır)

SELİM – (Tokmağı masaya vurur) Sayın vekiller, lütfen adabınızı koruyun. Kürsü burada, isteyen gelip konuşur, tüzük fırlatmak nedir!

KORO BAŞI – Sayın başkan! Az evvelki talihsiz konuşmada genel başkanımıza sataşma vardır. Dolayısıyla kendisine cevap verme hakkı doğmuştur. Dolayısıyla bu cevabı süreden düşmenizi talep ediyor ve başkanımızı kürsüye davet etmenizi talep ediyoruz.

SELİM – Sataşma kabul edilmiştir. Buyursunlar kürsüye.

(Celal kürsüye gelir, PAK parti kanadından alkışlar)

CELAL – Sayın başkanım, değerli bazı millet vekilleri… Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Deminki hatip millet açtır, siz bilmem ne yiyorsunuz şeklinde feryatta bulundu. O bizimle halk arasındadır, onları ilgilendirmez. 

(PAK parti kanadından alkışlar)

CELAL – Fakat burada daha önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Kendisinin konuşmasında gördük ki, sayın Taşçı önündeki yemeğe bakmıyor ve benim yediğim lokmaları sayıyor. Kendisine buradan açıkça sesleniyorum. Ben, bugün, oturum öncesindeki toplu yemekte, hamsi yedim! Ama kendisi, utanmadan, sıkılmadan kabak tatlısını tahinle birlikte yedi. Düşünebiliyor musunuz? Tahinsiz yeme tavizini bile göstermedi… Bunlara devlet mi emanet edilir! (Kürsüden iner)  

(PAK Parti kanadından alkışlar)

KAMURAN – Kimin ne yediğinden bize ne yahu?

VEYSEL – Sayın başkan, sataşmaya cevap vermek için söz istiyorum.

SELİM – Sayın Taşçı, konuyu daha fazla uzatmanın manası yok. Kabak tatlısını tahinli mi yediniz? Tahinsiz mi? Yemediyseniz sorun yok. Uzatmayalım bu konuyu.

(PAK Parti kanadından ‘Tahinli yedi’ sesleri)

VEYSEL – Lütfen sayın başkan, sayın Celal ağır ithamlarda bulundu, cevap vermeliyim.

SELİM – Buyurun, yerinizden, bir dakikalık süre veriyorum.

VEYSEL – Çok teşekkürler sayın başkan. Sayın Bayındır az önce kürsüye cevap vermek için çıktı ama hiçbir şeye cevap vermedi. Bana diyeceğine kendisine baksın. Oturmuş lokmalarımı saymış. Eğer ben,

(PAK Parti kanadından yuhalamalar)

VEYSEL – Eğer ben, eğer ben, kabak tatlısı yediysem Allah benim belamı versin. Ben tatlı yemiyorum. Ben ne yedim biliyor musun sayın Celal? Bu akşam yemeğinde?

SELİM – Söylemeyin, söylemeyin sayın Taşçı!

VEYSEL – Ben bu akşam kuru fasulye pilav yedim. 

(PAK Parti kanadından ‘Zıkkım olsun’ sesleri)

VEYSEL – Siz malı götürdüğünüz için hamsi yemişsiniz sayın Celal. Biz işçiyiz, kuru fasulye pilav yeriz.

CELAL – Sayın Taşçı! Sen adamsan eğer, birazcık adamsan kuru fasulyeyi pilavsız yersin. Başka da bir sözüm yok sana. Tekrar ediyorum bak. Eğer biraz adamlığın varsa, biraz onurluysan o kuru fasulyeyi pilavsız yersin!

PAKİZE – İsteyen pilavlı yer, istemeyen pilavsız!

(Pak Parti kanadından Pakize’ye ‘Elinin hamuruyla ne diye erkek işine karışıyorsun’ sesleri)

VEYSEL – (Yerinden fırlayıp koroya saldırır) Cinsiyetçi köpekler!

(Kavga çıkar, herkes birbirine girer)

SELİM – Sayın vekiller, lütfen yerinize geçin, istirham ediyorum, sayın, lan? Pakize ablaya mı vurdu o? (Kavgaya dahil olur) 

(Tüzükler havada uçuşur. Bu sırada Koro Başı gizli gizli Celal’i kenara çeker ve fırsatını yakalamışken Celal’i kaçırır. Kavga devam eder ve sahne kararır)

5. SAHNE

( Sahneye projeksiyonla televizyon görüntüleri yansıtılır.) 

1.REKLAM – 2021 yaz modasını Lee Cooper ile yaşayın! Leeeee Coooper!

2.REKLAM – BATA BATA nefis makarna, artık her sofrada… Gelsin gelsin BATA makarna, bol bol gelsin BATA makarna. Kehribar sarısı BATA makarna, pişerken yapışmaz, lezzetine doyulmaz!

3.REKLAM – Kaloriferde kurutma! İz olur. Balkonda kurutma! Toz olur. Nerede kuruyacak bu çamaşırlaaar? Ooooooo Arsızçelik! Arsızçelik çamaşır kurutma makinesi ayda 1500 lira taksitle! Doldurun çamaşırı, çevirin düğmeyi, kurusun. Çarçabuk, tertemiz. Ooooooo Arsızçelik!

(Haberlere geçilir)

SUNUCU – Haberin merkezine hoş geldiniz sayın seyirciler. Gündem yoğun, gündem çetrefilli… Nereden başlasak bilemiyoruz. Ama bir haber var ki, ülkede yer yerinden oynadı. Kimin sayesinde? Evet, altyazıda adını geçmiştik, Celal Bayındır… Kendisi yakın zamanda PAK Parti’ye geri dönmüş ve aktif siyasete devam kararı almıştı. Kısa sürede PAK Parti genel başkanlığına kadar yükselen Bayındır sayesinde PAK Partililer yeniden ümitlenmiş ve yavaştan yeni hükümeti kurma hazırlıklarına bile başlamışlardı. Fakat geçen gün sonuçlanan yolsuzluk davaları her şeyi değiştirdi. Celal Bayındır hakkında yolsuzluk yapmaktan ötürü tutuklama kararı çıkarıldı. Kendisinin yurtdışına kaçtığı düşünülüyor. 

(Kamuran televizyonu kapatır. Sahne aydınlanır. Kamuran Pakize ve Veysel evdeki eşyaları dışarı taşımaya başlarlar)

VEYSEL – Kamuran abi?

KAMURAN – Buyur?

VEYSEL – Seyirciler bize bakıyor. 

KAMURAN – Niye?

VEYSEL – Kafaları karışmış olsa gerek.

KAMURAN – Haberleri izlemiyor mu bu arkadaşlar? Her şey gayet açık. Celal meclise kaçtı. Orada bi’ boklar yedi. Oğlu Selim babası kaçınca onu babalıktan reddetti. Evi satıp yurtdışına gitti. Celal de ülkenin içine etti ve oğlunun yanına kaçtı. Bize de bu eski püskü eşyalar kaldı.

VEYSEL – Pakize abla sen ne düşünüyorsun tüm bu olanlar hakkında?

PAKİZE – Ömrümde böyle saçmalık görmedim.

(Eşyaları taşımaya devam ederler. Veysel tek başına bir çekyatın arkasına geçip iteklemeye başlar)

VEYSEL – Pakize abla?

PAKİZE – Efendim yavrum?

VEYSEL – Saçma dedin de aklıma geldi. Sisifos’u bilir misin?

PAKİZE – O ne ola ki?

KAMURAN – Başlatma sisine fosuna! Sürükleyerek çıkmaz o çekyat. Tut şunun ucunu, birlikte kaldıralım.

VEYSEL – Kızma güzel abim benim. Şaka yaptım.

(Veysel ve Kamuran çekyatı kaldırmaya yeltenirler. Tam kaldıracakları sırada çekyatın içinden bir ses duyulur)

CELAL – Sayın başkan, söz hakkı istiyorum!

SON

Adem İŞLER

Siteler Arasında Geçiş Yap
Puan verin...
[Oy Sayısı: 1 Puan: 5]